Haber

Jeofizik mühendisi Öziçer: Bu yıkımlar 6 büyüklüğünde bir depremde bile olabilirdi

Yaşanan yıkıcı depremlerin ardından Hatay, İskenderun ve Samandağ bölgelerinde incelemelerde bulunan Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, inşaatlardaki imalat hatalarına dikkat çekti. Hasarlı yapılara girdiklerini anlatan Öziçer, “Binaların temelleri zemine bağlanacak şekilde tasarlanmamıştı. Kolon ve kiriş birleşim yerlerinde yatay demirlerin eksik olduğunu gördük. Hal böyle olunca bu yıkımlar zarar görebilirdi. sadece 7 büyüklüğünde depremde değil 6 büyüklüğünde depremde bile meydana gelmiştir.Ancak bu binalar son yönetmeliği bırakın 1975 veya 1995 yönetmeliğine uygundur.Bu şekilde yapılmış olsa bile Böyle bir can kaybı olmazdı” dedi.

Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta meydana gelen depremden 48 saat sonra bölgeye ulaşan Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, incelemeleri ve izlenimleri hakkında bilgi verdi. Zelzele bölgesinde yaklaşık 20 bin binada enkaz kaldırma çalışmalarının bu yıl ancak tamamlanabileceğini belirten Öziçer, kentlerin yeniden yapılanmasının 10 yılı bulabileceğini söyledi. Ama teknik olarak baktığımız zaman en çarpıcı bulgum konstrüksiyonlardaki imalat hataları oldu. Hasarlı yapılara ve enkazlara girdik. Binaların temelleri zemine bağlanacak şekilde tasarlanmamıştır. Kolon ve kiriş birleşim yerlerinde yatay demirlerin eksik olduğunu gördük. Hal böyle olunca sadece 7 değil 6 büyüklüğünde bir deprem oldu. Binalar, bırakın son yönetmeliği, 1975 veya 1995 yönetmeliğine göre yapılsaydı bile bu kadar can kaybı olmazdı. Tabii ki depremden dolayı ve mekanın fiziki özelliklerinden dolayı tahribatlar oldu ama bu eksiklikler yapılmasaydı bu kadar can kaybı olmayacaktı” dedi.

İnşaatta imalat ile ilgili sorunlarda sorumluluğun teknik sorumlu, müteahhit ve inşaat alanında çalışan işçilerde olduğunu kaydeden Öziçer, İmar Kanunu’nun 28’inci maddesine göre özellikle inşaatlarda tüm sorumluluğun 2001 öncesi binalar söz konusu kişilerin üzerindeydi. Tembellik olabilir ama müteahhit veya teknik sorumlu sık sık kontrol ederek oradaki eksiklikleri tespit edebilir. İnsanların şansı çalışanların zevkine bağlı olmamalı. Geniş açıdan bakacak olursak, yıkımın bir diğer nedeni de o dönemde kaide raporunun zorunlu tutulmamasıydı. 1970’ler-80’lerde zemin etüt raporu zorunlu değildi. Her şeye rağmen denetim çok önemli.” UYARI OYNAMAYIN UYARI Bölgede yaptığı incelemelerin ardından İzmir’i de değerlendiren Sinancan Öziçer, 40-50 yıllık binaların çokluğu nedeniyle kentte riskin arttığını vurguladı. Eski binaların ortalama 8 katlı olduğunu ve 80 ila 150 metre derinlikte alüvyal zemin üzerine yapıldığını anlatan Öziçer, “2020 depreminde de gördük. Bu bölgelerdeki zemin, gelen deprem dalgasını büyütme yeteneğine sahiptir. Bu durumun binalara yük binmesinden endişe ediyoruz. “Depremde böyle bir sınav verebiliriz. Kumar oynamamalıyız. En azından bundan sonraki süreçte neler yapabileceğimizi düşünelim. Eski binaları yenileyerek ve son teknolojiye göre denetleyerek bu süreci olumluya çevirebiliriz.” Deprem yönetmeliği” dedi. ‘GÖZLEME DEĞİL SAYISAL VERİLERE DAYALI ÇALIŞMA’ İzmir’deki yapıların gözlemsel olarak incelendiğini kaydeden Sinancan Öziçer, sayısal verilerle elde edilen sonuçların daha doğru olduğunu ifade etti. Öziçer, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile İnşaat Mühendisleri Odası arasında yapılan protokol kapsamında 2009 yılında Basın Sitesi, Alaybey ve Manavkuyu ​​mahallelerinde risk oluşturan yapıların tespit edildiğini söyledi. Enstrümantal bilgilere dayanarak hareket ediyoruz. Yerin 7-8-10 kilometre derinliğine inerek mekansal ve yüksek hassasiyetli etütler yapıyoruz. Binaların rezonansa girip girmediği, kolonların kalitesi ne, yapılarda kırık, çatlak veya benzeri problemler olup olmadığı sismik ultrasonla inceleniyor. taşıyıcı sistem Radar oluşturma ve radar oluşturma gibi prosedürlerle çalışıyoruz. Bu durumda net sonuçlara varıyoruz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu